Hepimiz tanırız Evliya Çelebi’yi… Rüyasında Peygamber Efendimizi gören ve Şefaat Ya Resul Allah deyeceğine, seyahat Ya resul Allah deyen ve ömrü boyunca gezen ünlü Türk seyyahı… Evliya Çelebi gördüğü yerleri Seyahatname adlı eseri ile bizlere aktarmış. Umarım sizde benim kadar zevkle okursunuz…
AFYON:
Afyon halkının yüz renkleri sarımtıraktır. Çünkü bu diyar, afyon diyarıdır. Halkı da tiryaki sayılır. Fakat havasının güzelliğinden tiryakiliklerine göre nane çöpü ve lades kemiği gibi insanlar değillerdir. Hepside münakaşacı kimselerdir. Kahvehanelerinde uyuya kaldıkları anlatılır. Halkı Mevlana dostudur. Kadınları beyaz bürümcük giyer. Hepside gayet edeplidirler. Kadınlarında bazısı afyon tiryakisi olurlar. Bu yüzden tiryaki erkekler genellikle kahvehanelerde yatıp evlerine gelmezler. Çünkü gelseler , ikiside tiryaki, ikiside asabi olduklarından geçinemezler.
UŞAK:
Su ve havası çok güzel olduğundan sevgilileride çoktur. Onun için buraya UŞŞAK(aşıklar) şehri denir. Hangi garip buraya gelse aşık olması muhakkaktır…
KAYSERİ:
Erciş Dağının özellikleri şöyledir… Bu dağda asla yılan, çıyan, akrep ve bu gibi zehirli hayvanlar yoktur. Bu dağda manevi kudret sahiplerinin makamı olduğu için haşerat bulunmaz derler. Diğer bir söylentiye göre de seçkin kişilerden olup uzun zaman yaşamış olan Baba Reten Hindi Hazretleri bu dağda oturduğundan , bu haşeratın bulunmaması onların duası sebebiyledir. Bu Baba Reten bahçıvanların piri olup ismi Ebu Hindi’dir. Başka bir söylentiye göre de Hazret-i Yahya zamanında Kayser Erciş bu şehri kurduğunda, büyük filozoflardan Flaska adındaki filozof bu yüksek dağa çıkıp, yetmiş adet haşerat şeklini bir sütun üzerine kazıp her birine birer tılsım yapmıştır. Onun için bu dağda zehirli hayvan yoktur derler.
BİNGÖL:
(……) Çeşitli nebat ve ot olduğu gibi, kimya otu dahi vardır. Nice defa, binlerce koyunun dişleri altın ve gümüş gibi parladığı görülmüştür. Sarı, kırmızı, mor tutyalar var ki güzel kokularından insanın dikkatini çekerler. Bütün sürmeciler bu tutyaları toplayıp, göz ağrısına tutulanların gözlerine sürme ederler. Bu sayede görme ve uzağı görme mümkün olur. (….) Bingöl’ün faydalarıda türlüdür. Bingöl derler, ama burada nice”bin göl” vardır. Şimdi gölleri ve göllerin rivayetlerini anlatalım…. Önce Hızır gölü, İlyas gölü, Rul Nirl gölü, Movadin gölü, Belam gölü, Kuş gölü(Bir avcı bir kuş avlayıp kuşu boğazlayarak bu gölde yıkarken, kuş canlanıp göle dalarak kaybolduktan sonra, Allah’ın emri ile etrafında bin göl meydana gelmiş ve hangisi hayat gölüdür bilinememiş. Onun için kuş gölü derler). Harem gölü(Kadınlar girip, yağlı ve şişman olurlar. Doğururlarken güçlük çekmezlermiş). Er gölü(Burada yıkanan adam, her bakımdan kuvvet bulup, cinsi kuvveti artarmış). Kıllı gölü(Kılsız biri, buraya üç kere girip yıkanırsa kılları artarmış). Miskin gölü(Bundan içen bir kimse cüzam hastalığından kurtulur veya ölür. Tecrübe edilmiştir). Muhannes gölü(Bundan içen kimse, kesinlikle korkak biri olurmuş). Cebbar gölü(Bu gölün suyundan içen hayvan veya insan merhametsiz olurmuş). Ballı göl(Şekerden tatlı olup sabah vakti kenarında Diyarbekir’in gezen gerisi gibi kudret helvası bulunurmuş). Kanlı göl(Bu gölde her sene mutlaka bir insan boğulurmuş). İçme gölü(Üç kere bunun suyundan içen, 15 kere ishal şerbeti içmiş gibi olurmuş). Salbaş gölü(Birkaç kere içenin başı sallanırmış). Hayat pınarı gölü(Yedi kere içen, bütün hastalıklardan kurtulup sıhhatli olurmuş). Bike gölü(Bu göldeki balığı yiyen kişininde cinsi kuvveti artarmış). Hatun gölü(Suyundan içen kadının cinsi kuvveti artıp eşinden hamile kalırmış). Sendban gölü(Bir defa içen, kötü ahlaklı, hiddetli ve intikamcı olurmuş). Kasım gölü(Küçük bir göldür. İçinde mücevher, altın ve gümüş vardır. Ama bir kimse bunlardan almak için bu göle girse boğulurmuş. Çoban oğullarından bir sultan, bu gölün suyunu başka bir tarafa akıtmak istemişse de gölden sayısız köpek balıkları ve başka haşerat çıkıp işçilere zarar vermişlerdir). Kerkes gölü(Her sene bir çok akbaba kuşu buraya gelip bu gölde yıkanıp gider. Aynı zamanda bu gölden içen kişinin sakalı bembeyaz olur). Zırnık gölü(Bu göle çoğunlukla yezidi ve kürt halkları girermiş ve kıllı vücutlarının bütün kıllarını dökerek dışarı kılsız çıkarlarmış). Şur gölü(Herhangi bir yemek pişirilirken bu sudan yeteri kadar konursa çok lezzetli olurmuş)…
MARDİN:
Mardin dağındaki büyük bir mağaraya Yunus Nebi mabedi derler. O asırda bu dağa şahika dağı derlerdi. Bu mağaralarda bir ejdarha çıkıp Hazret-i Yunus’a iman edenlerden binlerce ümmeti yemişti. Sonra nice inanmayanlar, Hazret-i Yunus tan mucize istemişler, bu dağdaki ejderi öldürürsen sana iman ederiz demişler. Hazret-i Yunus Aleyhisselam da hemen peygamberlik kuvveti ile o ejdere bir taş vurup öldürmüş. İnanmayanlardan yaklaşık 3 bin kişi iman edip dağda oturan Hazret-i Yunus a komşu oldular. İşte bu dağda ejder olduğu için dağa MAR(yılan) dağı ve şehrede MARDİN dediler…
Görsel: Evliya Çelebi Seyahatnamesi